Eğitim Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Muhalif kanallara kayyum atandı!

Epeydir konuşuluyor. “Başta Halk TV olmak üzere, iktidarı “rahatsız” eden televizyon kanallarının başına kayyum gelecek. Flash TV örneğinde olduğu gibi yöneticileri görevden alınacak..”Olmadı mı? Oldu da başka yolla, yöntemle.. RTÜK önceki gün ...

Medya Hükümetin Baskısıyla Nereye Gidiyor?

Son zamanlarda tartışmalı bir konu olan, özellikle Halk TV gibi iktidarı rahatsız eden kanalların durumuyla ilgili olarak sık sık kayyum tartışmaları yapılıyor. Flash TV’deki yöneticilerin görevden alınması gibi olaylara şahit olduk. Ancak işler istenildiği gibi gitmedi ve farklı yöntemler denendi.

RTÜK geçtiğimiz gün Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen protestolara göz attı. Saraçhane Meydanı’nın dolup taştığını gören RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, uyarılarda bulunması gerektiğini belirtti veya tehdit etti diyelim:

“Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak yasalara aykırı yayın yapan, halkı sokağa çağrıda bulunan, illegal örgütlerin sözcüsü gibi davranan yorumcuları programa çıkaran, taraflı yayınlar yapan, devlet büyüklerine, yargı mensuplarına, emniyet güçlerine hakaret ve tehdit içeren yayınlar yapan yayın kuruluşlarına karşı uzun süreli yayın durdurma cezaları uygulanacak. En sonunda ise lisansları iptal edilebilir. Bu konuda önemle ve tekrar duyurulur.”

Herhalde tercüme etmeye gerek yok. Anlaşılan o ki, yayınlara devam eden kanallar başlarına gelecekleri biliyor. Zaten başlarına gelenlerden kurtulmak için hızla yayından çekiliyorlar. Milyonlarca insanın katıldığı protestolar bir anda yok oluyor. Türkiye adeta susturuluyor.

Bir kaynaktan edindiğim bilgilere göre RTÜK üyesi İlhan Taşçı, Şahin’in açıklamalarının Anayasa’ya ve kurumun görev ve yetkilerine aykırı olduğunu belirtti. Kurulun süregelen yayınlara müdahale etme yetkisinin olmadığını ve yayınları durdurmak için tehdit etmenin yasal olmadığını söyledi. Şikayetlerin doğruluktan sonra incelendiğini ve kararın yargı yolu açık olduğunu vurguladı.

Herhalde anlaşılır bir durum söz konusu. Ancak, artık yaşadığımız Türkiye’nin ne olduğunu, yasaların Saray’a göre nasıl uygulandığını düşündüğümüzde pek bir şey söyleyebileceğimizi sanmıyorum!

Geçtiğimiz günlerde Ebubekir Şahin bir televizyon programında anayasa ve yasaları “yeni düzene göre” yorumlamaktan kaçınmadı. “Dün uyardık, kimseye eyvallahı yok. Devlet ve kurumlar bu tür durumlarda gereğini yapar! Eğer bu uyarılar birileri tarafından sansür olarak algılanıyorsa, bir sansüre karşıyız… Yaptığımız şey sansür değildir. Sansür, yayının önceden denetlenmesidir. Açık ve net söylemek gerekirse, uyarılarımızı yaptık! Bundan sonra uyarılar yapılmayacak. Kararlarımızı gözden geçireceğiz umarım sizler de kararlarımızı görüntüler ve raporlarımızı görürsünüz. Üçüncü şahısların bu tür durumlarda yayın yapmalarına göz yumamayız.”

Büyük emirler geldiğinde söylenenlerin yüzde yüz uygulanması gerekmez. Sansüre karşı olduklarını belirtiyorlar. Yapılanın zaten sansür olmadığına inanıyorlar. Yayın devam ederken birilerinin “dur” demesine izin verebilirler. Doğru. Kuzey Kore’de gördüğümüz gibi. Ve zaman zaman Rusya’da da. Galiba sıra bizde!

Muhalif veya bağımsız TV kanalları için bu formülü uyguluyorlar. Size kendi yöneticiniz haline getiriyorlar. Eleştiri yapmıyorum. Sizin anlamanız için anlatıyorum.

Hedefteki kanallar yıllardır bu günlerin geleceğini haber verdi. Uyardı. Buna karşılık ağır yaptırımlara, ekran kapatmaya veya para cezalarına maruz kaldılar. İzleyiciler, bildiğim kadarıyla, çok üzüldü ancak bazıları bunu kabul etmek istemedi. Bu duruma karşı ne yapılması gerektiğini CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu için kullanılan 15 milyon oy gösterdiği görülmektedir.

Kurtuluş yolunun mücadeleden başka seçenek olmadığı anlaşıldı. Son günlerdeki protestolar veya İmamoğlu’nun oyları işe yarayacak mı? Üzgünüm ama hayır.

İktidar koltuğu artık öyle bir hal aldı ki bırakılamaz hale geldi. Bugün yargıya güvenilmesi gerektiğini söyleyenlerin, yargıya nasıl meydan okuduklarını ve anayasanın nasıl ihlal edildiğini gözler önüne sermek gerek.

Özel yasalar, özellikle de 100’den fazla kez değiştirilen ihale yasası ile kimlere nasıl sermaye aktarıldığını anlatmak zor değil. Ancak şimdilik buna girmeyelim. Çünkü burada daha birçok şey söyleyecek olsam da yazının sınırlarını aşmamalıyız.

Öncelikle, Erdoğan’ın daha da sertleşeceğinin farkına varmalıyız. 15 milyon oy, boykotlar veya anketlere güvenmek önemlidir ancak yeterli olmayabilir. Önümüzde zorlu bir süreç var. Bu nedenle her alanda sivil toplum örgütlenmesine yönelmeliyiz. Dernekler, sendikalar, partiler ve hatta mahalle girişimleriyle bu duruma çözüm bulmalıyız. Saray’ın TV kanallarını susturması olasılığına karşı yeni yollar bulmalıyız. Son olarak, yeni bir yol bulmamız veya yeni bir yol açmamız gerekecek.